Suça sürüklenen çocuk kavramı son dönemlerde ülkemizde yaşanan olaylar neticesinde iyice merak edilen bir kavram haline gelmiştir. Öncelikle suç ve çocuk kavramı üzerinden tanımlama yapılması gerekmektedir. Suç, tarih boyunca toplumların kabul etmediği, ahlak ve hukuk normlarını ihlal eden davranış biçimidir. Günümüzde suç, yasalarca açıkça yasaklanmış ve ceza yaptırımına bağlanmış eylemler olarak tanımlanır.
İçindekiler
Toggle
Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre 18 yaşına kadar herkes “çocuk” olarak kabul edilir; bu nedenle 18 yaş altındaki bireylerin suçla bağlantılı davranışlar sergilemesi “çocuk suçluluğu” olarak değerlendirilir. Çocuk suçluluğu; ergin olmayan bir kişinin kanunlara aykırı veya suç oluşturan bir eylemde bulunması ve bu eylem nedeniyle yargı makamlarının konuyla ilgilenmesini kapsar. Ancak bu bireyler “suçlu çocuk” olarak değil, “suça sürüklenen çocuk” olarak adlandırılır; bu terim çocuğu hukuken ve sosyal hayatta damgalamaktan kaçınmayı amaçlar.
Batı hukuki literatürde Juvenile Delinquency olarak geçen bu olgu, ülkemizde “çocuk suçluluğu” başlığı altında ele alınır ve çocukluk ile ergenlik dönemini kapsar. Türk hukukunda ve uluslararası hukukta “çocuk” kavramı büyük ölçüde benzer şekilde tanımlanmaktadır. 4721 sayılı Medeni Kanun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’na göre çocuk; “henüz 18 yaşını doldurmamış kişi” olarak kabul edilir. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi (ÇHS) de 18 yaş altındaki her bireyi çocuk olarak tanımlar. Avrupa Konseyi’nin Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Sözleşmesi de benzer şekilde bu tanımı esas alır. Bu konu hakkındaki uluslararası hukuki düzenlemelere değinmemiz gerekmektedir.
Suça sürüklenen çocuklar, suç teşkil eden bir eylemi gerçekleştirdiği iddia edilen ve hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen; ya da işlediği fiil nedeniyle güvenlik tedbiri uygulanan 18 yaş altındaki bireyi ifade eder. Bu kavram çocuğu damgalamamak ve onu suçlu kimliğinden ziyade korunmaya muhtaç birey olarak değerlendirmek amacıyla kullanılır.
Suça sürüklenen çocuk, suçu doğrudan işleyen olabileceği gibi; suça iştirak ettirilen ya da cezai sorumsuzluğu nedeniyle suç işlemeye yönlendirilen çocuk da olabilir. Türk Ceza Kanunu’na göre 12 yaşından küçük çocukların cezai sorumluluğu bulunmamaktadır (TCK m.31/1). Bu nedenle Türkiye’de genellikle 12-18 yaş arası çocuklar “suça sürüklenen çocuk” kapsamına alınır. 18 yaş altındaki çocuklar hakkında cezai soruşturma veyahut kovuşturma bulunması halinde Ankara avukat aracılığı ile hukuki danışmanlık hizmeti alınması sürecin etkin bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunacaktır.
Çocuk suçluluğunu ele alan birçok uluslararası metin, çocuğun korunmasını, onurunun ve saygınlığının gözetilmesini öngörür: Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi: Çocukların tüm gelişim süreçlerinin güvence altına alınması ve her türlü riskten korunması devletin yükümlülüğü olarak düzenlenmiştir.
Beijing (Pekin) Kuralları (1985): “Küçük” kavramını, hukuk sisteminde yetişkinlere göre farklı muamele görmesi gereken kişi olarak tanımlar. Riyad İlkeleri (Çocuk Suçluluğunun Önlenmesine İlişkin BM Yönlendirici İlkeleri, 1990) Havana Kuralları (Özgürlüğünden Yoksun Bırakılan Çocukların Korunması, 1990) BM Çocuk Hakları Komitesi Genel Yorum No.10 (2007): Çocuk adaletinde çocuk haklarını ayrıntılandırır. Avrupa Konseyi’nin “Çocuk Dostu Adalet” ilkeleri gibi düzenlemeler de bu çerçevede önem taşır.
Türk hukukunda “suça sürüklenen çocuk” yaklaşımı, çocuğu suçlu nitelendirmek yerine, koruma ve destek mekanizmaları odaklı bir perspektif sunar. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK)’nın 3. maddesi suça sürüklenen çocuğu, “suç işlendiği iddiasıyla soruşturma ya da kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı güvenlik tedbiri uygulanan çocuk” olarak tanımlar. ÇKK, çocuklara özgürlükleri kısıtlayıcı tedbirleri ya da hapis cezalarını son çare olarak görür; daha çok koruyucu ve destekleyici tedbirleri öne çıkarır.
Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun 31. maddesi, yaş gruplarına göre ceza ehliyetini düzenler:
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) çocukların cezai sorumluluğunu düzenleyen 31. maddesi, hem Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi hem de Beijing Kuralları (Pekin Kuralları) gibi uluslararası belgelerle uyumlu bir yaklaşım sergilemektedir. TCK’ya göre, ceza hukuku bakımından çocuk sayılmak için 18 yaşın tamamlanmamış olması yeterlidir. Bu yönüyle, medeni hukuk kapsamında evlenme veya mahkeme kararıyla reşit kılınmış olsa dahi, 18 yaşını doldurmayan bireyler ceza hukuku açısından çocuk kabul edilir. Suça sürüklenen çocuklar hakkında dava takip süreçlerinin Ankara avukat hukuki desteği alınarak takip edilmesi tavsiye edilmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) Kanun koyucu ceza ehliyeti bulunan çocuklar hakkında ceza vermek yerine güvenlik tedbiri uygulanmasına imkan tanınmamıştır. Bu durumda, çocukların suça sürüklenmesi halinde çocuklara özgü güvenlik tedbirleri devreye girer. 5237 sayılı TCK sistemine göre ceza sorumluluğu olan bir çocuk hakkında güvenlik tedbiri uygulanmasına yasal bir imkân bulunmamaktadır. Ceza ehliyeti bulunan çocuklar için ise TCK madde 31 uyarınca indirimli ceza uygulanır. Bununla birlikte, ceza sorumluluğu taşıyan ancak korunma ihtiyacı bulunan çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun (ÇKK) 5. maddesinde yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler uygulanabilir. Ancak bu tedbirler, güvenlik tedbiri kapsamında değil; çocuğun yüksek yararı doğrultusunda koruma amaçlı olarak değerlendirilir.
TCK’ya göre çocuklara verilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezaları adli para cezasına çevrilmek zorundadır (TCK m.50/3). Bu düzenleme, ceza adaletinde çocuğun korunmasına yönelik bir ayrıcalık olarak kabul edilir. 18 yaş altındaki çocukların ödemediği adli para cezaları hapis cezasına dönüştürülemez (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.106/4). Ancak, bu cezaların tahsilinde diğer kamu alacaklarının icra usulü uygulanabilir.
Cezanın Ertelenmesi: Suça sürüklenen çocuk hakkında 3 yıl veya daha az hapis cezası verilmesi halinde cezanın ertelenmesi mümkündür (TCK m.51). Bu durumda çocuk, cezaevinde ceza çekmek yerine belirli şartlara uyduğu sürece ceza infazından muaf tutulur.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB): HAGB, çocuğun belli bir denetim süresi boyunca kurallara uyması durumunda cezanın hiç uygulanmaması anlamına gelir. 18 yaş altı çocuklara verilen 2 yıl veya daha az süreli hapis cezaları ya da doğrudan verilen adli para cezaları hakkında HAGB kararı verilebilir.
Çocuklar İçin Tutuklama Kararı; Tutuklama, şüpheli ya da sanığın kaçmasını engellemek, delilleri korumak gibi amaçlarla uygulanan geçici bir önlemdir. Suça sürüklenen çocuklar için de tutuklama kararı verilebilir. Ancak uygulamada, çocuk adalet sisteminin özel yapısı göz önüne alınarak bu tür kararlara istisnai şekilde başvurulmalıdır.
Tutuklama Yasağı (ÇKK m.21): 15 yaşını doldurmamış çocuklar için, işledikleri suçun karşılığı 5 yıl veya daha az hapis cezası ise tutuklama yasağı söz konusudur. Bu çocuklar hakkında tutuklama kararı verilmesi hukuka aykırıdır. Bu düzenleme, çocuğun özgürlüğünün kısıtlanmasının son çare olarak değerlendirilmesi gerektiği ilkesine dayanmaktadı
Çocuklar tarafından işlenen suçlar, suça sürüklenen çocukların korunması ve eğitilmesi esas alınarak çocuk mahkemeleri veya çocuk ağır ceza mahkemeleri tarafından değerlendirilir. Suçun niteliğine göre hangi mahkemenin görevli olacağı belirlenir: Asliye ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlar, çocuk tarafından işlendiğinde çocuk mahkemeleri tarafından ele alınır. Bu mahkemeler tek hâkimlidir ve duruşmalara Cumhuriyet savcısı katılmaz. Suçun ağır ceza kapsamına girmesi halinde, çocuk sanık çocuk ağır ceza mahkemesi tarafından yargılanır.
Bu mahkemelerde yargılama bir başkan ve iki üye hâkimden oluşan heyetle yürütülür. Cumhuriyet savcısı duruşmada yer alır. Ayrıca, çocuk ağır ceza mahkemelerinde yapılan tüm duruşmalar kapalıdır ve verilen hükümler yine kapalı oturumda açıklanır. Bu durum, çocuğun özel hayatının gizliliğini ve psikolojik bütünlüğünü koruma amacını taşır. Çocuk mahkemesi bulunmayan yerlerde, çocuklara ilişkin yargılama süreci, ilgili yerdeki Cumhuriyet Başsavcılığı ve görevli genel mahkemeler aracılığıyla, Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) hükümleri dikkate alınarak yürütülür. Koruma ihtiyacı bulunan çocuklar için ise tedbir kararları, asliye hukuk veya aile mahkemeleri tarafından verilir. Çocuk mahkemelerinin yargı çevresi, bulundukları il veya ilçe sınırlarıyla sınırlıdır. Çocuk ağır ceza mahkemelerinin yetki alanı ise, il merkezi ile birlikte o ile bağlı tüm ilçeleri kapsar.
Özetlemek gerekirse; son dönemlerde sıklıklar haberlere ve sosyal platformlara taşınan Suça sürüklenen çocuklar, toplumun en savunmasız bireyleridir. Onlara yalnızca birer “fail” olarak değil, suça yönelmesine sebep olan etkenlerin mağduru olarak yaklaşmak gerekir. Çocuğun yüksek yararı ilkesine dayalı adalet sistemi; sadece cezalandırmayı değil, aynı zamanda rehabilitasyon ve topluma yeniden kazandırma süreçlerini de kapsamalıdır. Suçun önlenmesi, sadece hukuk sisteminin değil; eğitim, sağlık, sosyal hizmet ve medya gibi pek çok alanda bütüncül politikaların geliştirilmesiyle mümkün olabilecektir. Suça sürüklenen çocukların cezai yargılama sürecinde hak ve menfaat kaybı yaşamaların önüne geçilmesi amacıyla alanında uzman bir Ankara avukat hukuki desteği alınmalıdır.
2024 © Kopyalanamaz. Tüm Hakları Saklıdır. Rise On Web
Bizimle iletişime geçin.